Perşembe , 26 Aralık 2024
En Son Yazılar

REZERV OPSİYON MEKANİZMASI

Tuğberk Çiloğlu

Rezerv Opsiyon Mekanizması (ROM) kamuoyunda çok fazla bilinmeyen bir konu. Fakat, gerek mekanizmanın özellikleri gerekse işlevleri bakımından oldukça önemli bir mekanizma. ROM nedir sorusunu  açık bir şekilde şöyle yanıtlayabiliriz : Bankaların TL cinsinden zorunlu karşılıklarının belirli bir oranının döviz ve altın cinsinden tutulması. Tanım cümlesi oldukça net olmakla beraber, işleyiş süreci biraz karmaşık. O zaman ROM’un işlevi nedir, nasıl işler açıklayalım.

Herhangi bir banka düşünelim, bankanın topladığı mevduat 1000 TL olsun. Bildiğiniz gibi, banka topladığı mevduatın belirli bir yüzdesini zorunlu  olarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB) yatırmak zorunda, adı üstünde zorunlu karşılık. Bu oran %10 olsun (zorunlu karşılık oranı). Yani banka, 100 TL’yi TCMB’ye yatırmak zorunda. Kuşkusuz bu zorunluluğun bankanın kredi maliyetlerini artırıcı bir etkisi var. Çünkü zorunlu karşılık olmasaydı, banka topladığı mevduatın hepsini kredi olarak verebilecekken, şimdi sadece 900 TL’sini verebiliyor. İşte, bu noktada devreye ROM giriyor. Nasıl mı?

ROM’a göre banka 100 TL’nin hepsini TL cinsinden tutmak zorunda kalmıyor, bir kısmını döviz ve altın cinsinden tutabiliyor. Örneğin, Rezerv Opsiyon Oranı (ROO) %80 ise banka 100 TL’nin 80 TL’sini döviz ve altın cinsinden tutabilir. Biz bu örnekte ROM’un sadece ABD Doları cinsinden işlediğini varsayalım. Mekanizmaya göre 80 TL ABD Doları cinsinden rezerv olarak tutulabilir. Geri kalan 20 TL ise TL olarak tutulmak zorunda. Buna göre, 1 Dolar=2 TL varsayarsak, banka zorunlu rezerv olarak 40 Dolar artı 20 TL’yi  TCMB’ye yatıracak. Fakat biz bu örneği hesaplarken, Rezerv Opsiyon Katsayısının (ROK) 1 olduğunu varsaydık. Ya olmasaydı?

Öncelikle, ROK değeri 1 demek ne anlama geliyor? Bu bankanın döviz olarak tutabileceği rezerv miktarı ne kadardı? 80 TL. ROK’un 1 olması demek 80 TL’nin 1 ile çarpılarak dövize dönüştürülmesi demek. Bunu zaten yukarıdaki örnekte yaptık. Eğer ROK değeri 2 olsaydı, 80 TL’yi 2 ile çarpacaktık. Bu şu anlama geliyor: Banka, 160 TL’yi dövize dönüştürmek zorunda. Yine 1 Dolar=2 TL varsayımı altında, eskiden olduğu gibi 40 Dolar değil, 80 Dolar zorunlu rezerv yatırmak zorunda. Yani banka bu sefer 80 Dolar artı 20 TL’yi TCMB’ye yatıracak. Yani, bankanın döviz cinsinden zorunlu karşılık tutmasının maliyeti artmış olacak. Unutmayalım, ROO ve ROK değerlerini belirleme ve değiştirme yetkisi TCMB’de.

Gelelim kritik soruya: TCMB, ROO ve ROK değerlerini değiştirerek nasıl bir politika izleyebilir? Ne amaçlayabilir? Örneğin, ekonomide kredi arzının hızla daraldığını, piyasada TL likiditesinin hızla sıkılaştığını düşünelim. TCMB böyle bir durumda ekonomiyi canlandırmak için ROO’yu artırarak  bankaların zorunlu karşılıklarının daha büyük bir kısmını döviz cinsinden tutmalarına imkan verebilir. Böylece piyasadaki TL miktarı ve kredi arzı (TL cinsi) artmış olur. Aynı amaçla TCMB ROK’u düşürebilir. Böylece döviz cinsinden rezerv tutmanın maliyetini düşürerek zorunlu karşılıkların daha büyük bir oranda döviz cinsinden tutulmasını sağlayabilir. Bu ise piyasadaki TL miktarını artırır.

Başka bir senaryo düşünelim. Diyelim ki ekonomide hızlı bir döviz çıkışı var, Dolar hızla değer kazanıyor. Böyle bir durumda piyasada ne kadar çok Dolar bulunursa, TL’nin tekrar değer kazanması o kadar kolay olur. TCMB bunu nasıl sağlayabilir? Örneğin, ROO’yu düşürebilir. Böylece bankalar zorunlu karşılıklarının daha küçük bir yüzdesini Dolar cinsinden tutabilir. Bunun sonucunda, zorunlu karşılık olarak TCMB’ye giderek piyasadan çekilecek olan Dolarlar piyasada kalmış olur. Böylece Dolar arzı artar, Dolar’ın fiyatı düşer, TL değer kazanır. Aynı amaçla TCMB ROK’u artırabilir. Böylece bankaların dolar cinsinden zorunlu karşılık tutma maliyeti artmış olur. Bankalar Dolar yerine TL zorunlu karşılık tutar, yine piyasadaki Dolar arzı artmış olur, Dolar değer kaybeder.

ROM’un bir diğer özelliği ise otomatik bir dengeleyici olması. Yani, TCMB ROO ve ROK’u hiç değiştirmese bile ROM sisteminin kendisi dengeleyici bir işlev görür. Dengeleyici işlev derken neyi kastediyoruz? Basit bir örnekle açıklayalım. Diyelim ki Türkiye’ye çok hızlı bir sıcak para girişi var. Hızlı bir şekilde Dolar değer kaybediyor, TL aşırı bir şekilde değer kazanıyor. Şimdi, kendinizi bir bankanın yöneticisi olarak düşünün. Doların hızla değer kaybedip, TL’nin hızla değer kazandığı bir ortamda topladığınız mevduattan TCMB’ye yatırmak zorunda olduğunuz karşılıkları hangi para birimi cinsinden yatırırdınız? Dolar mı, TL mi? TL hızla değer kazandığına göre elinizdeki TL’leri zorunlu karşılık olarak TCMB’ye vermek rasyonel bir karar olmaz. TL yerine, elinizde durdukça hızla değer kaybeden Dolar’ı zorunlu karşılık olarak vermek istersiniz. Böylece hızla değer kaybeden Doları elinizden çıkarmış, hızla değer kazanan TL’yi ise elinizde tutmuş olursunuz.  Sizin bankanız ve diğer tüm bankalar doğru kararı verip ağırlıklı olarak Dolar cinsinden zorunlu karşılık tutarsanız (TCMB’ye Dolar verirseniz) piyasadaki Dolar likiditesi hızla daralır. Yani, Dolar arzı azalır. Bunu takiben Dolar değer kazanır. Dikkat ettiyseniz, sıcak para girişlerinin etkisiyle aşırı bir şekilde değer kaybeden Dolar, ROM sisteminin etkisiyle tekrar değer kazandı. Yani, ROM mekanizması döviz kurunu otomatik olarak dengelemiş oldu. Bir an için düşünelim, aynı senaryoda ROM olmasaydı ne olurdu?

Eğer ROM sistemi olmasaydı, TCMB TL’nin aşırı değer kazanmasını nasıl önlerdi? Muhtemelen piyasaya TL satıp, karşılığında Dolar satın alırdı. Kuşkusuz bu hamle Dolar’ın tekrar değer kazanmasını sağlardı. Fakat, piyasaya verilen TL’lerin bir süre sonra yüksek enflasyon yaratma riski ortaya çıkabilirdi. TCMB ise bunu engellemek için sterilizasyon yaparak piyasaya tahvil/bono satarak karşılığında piyasadan TL alırdı. Bunun sonucunda tahvil arzı artacağı için tahvil fiyatları düşüp, tahvil faizleri artardı. Fakat bu durumda yurtdışından gelen sıcak para (döviz) yüksek faizi görünce tekrar Türkiye’ye gelirdi ve bunu takiben TL tekrar değer kazanırdı, yani TL’nin aşırı değerliliği sorunu tekrar ortaya çıkardı. Dikkat ettiyseniz, ROM’un varlığı bu tür bir kısır döngünün oluşmasını engelliyor, tam olarak engelleyemese bile şiddetini azaltıyor. Ayrıca, faiz oranlarının ağırlıklı olarak fiyat istikrarı hedefi için kullanılmasına da olanak sağlıyor. Çünkü ROM’un yokluğunda TCMB TL’ye değer kaybettirmek için faizleri düşürseydi, faizleri fiyat istikrarı dışında bir amaç için kullanmış olacaktı.

Yukarıda ülkemizde 2010 yılından beri bir para politikası aracı olarak kullanılan  Rezerv Opsiyon Mekanizmasını açıklamaya çalıştım. Konunun özünü açıklayabilmek için mekanizmanın ayrıntılarına fazla değinmeden, basit örneklerle ve kolay hesaplanabilir varsayım değerlerle açıklamaya çalıştım. Bu konuda daha ayrıntılı bilgiler için TCMB yayınlarına bakılmasını tavsiye ederim. Görüşmek üzere.

Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi/danışmanlığı değildir.

Mail adreslerim:  utugberk@gmail.com  utugberk@hotmail.com 

 

Okudunuz mu?

KÜRESEL KONJONKTÜR VE TÜRKİYE EKONOMİSİ

Tuğberk Çiloğlu Küresel ekonomide 2020 yılı başından beri etkili olan pandemi süreci, kendi içinde yaşadığı …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Translate »