Pazar , 6 Ekim 2024
En Son Yazılar

BÜTÜNSEL EKONOMİ

Tuğberk Çiloğlu

Taş Devri’nden günümüz Bilgi Çağı’na kadar insanoğlu  bütün donanım ve ilerlemesini tek bir soruya borçlu. Aslında herkesin kendisine tüm süreçlerde sorması gereken bir soru bu. Fazla uzatmayalım, bu soru ”Neden”. İnsanoğlu hep ”neden” sorusunu sorarak zorluklara meydan okudu ve kendisine bir yol açtı. Fakat benim değinmek istediğim odak noktası bu değil. Dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu: En eski çağlardan günümüze doğru bir yolculuğa çıktığımızda görmekteyiz ki, ilerlemek ve doğru analiz yapabilmek için ”neden” sorusunun önemi her geçen zaman diliminde daha da arttı. Bu gerçeği  en çok sezdiğimiz alanlardan biri ise ekonomi. Küresel ekonomik birimler arasındaki ilişki, gelişen bilgi teknolojileriyle beraber arttıkça nedensellik ilişkisinin yoğunluğu da arttı. Artık tek yönlü nedensellik ilişkileri değil, çok yönlü nedensellik ilişkileri geçerli. Günümüz küresel sisteminde eskiden hiç olmadığı kadar her şey birbirine bağlı. Bunu ise küresel ekonominin bugünlerdeki hareketliliğinden ve deviniminden anlayabiliriz. Nasıl mı?

Petrol fiyatlarından yola çıkarak analize başlayabiliriz. Petrol fiyatları uzun zamandır düşüyor. Küresel ekonominin gözü kulağı ise bu hafta yapılan OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) toplantısındaydı. Kritik soru şuydu: OPEC, düşen petrol fiyatlarını tekrar yükseltmek için petrol arzını düşürecek miydi? Düşürmedi. OPEC, yola devam dedi. Yani günlük petrol üretim tavanını  otuz milyon varilde bıraktılar. Böylece düşmüş olan petrol fiyatlarını belki de biraz daha düşürecek olan hamleyi yapmış oldular. Şimdi, sorumuzu soralım. Bunu neden yaptılar?

OPEC’in, OPEC üyelerine sağladığı en büyük avantaj nedir? Yani, neden OPEC gibi bir örgüt var? Cevap basit. Petrol arzını kontrol altında tutarak küresel petrol arenasında güç sahibi olmak, petrol fiyatlarında belirleyici güce sahip olmak. Bugün bu güce eskiye nazaran daha az olsa da halen sahipler. Fakat önümüzdeki süreçte bu gücün daha da azalma olasılığı var OPEC için. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri (ABD) kaya gazı teknolojisiyle sahneye çıktı. Önümüzdeki dönemlerde ABD kaya gazı teknolojisi ile  çok daha yüksek miktarlarda petrol üreterek petrol piyasasında OPEC’i yerinden edebilir. Fakat ABD’nin bunu yapabilmesi için bir koşul var: ABD’de kaya gazı teknolojisiyle petrol üretimine çok daha fazla yatırım yapılmak zorunda. Fakat bu yatırımları gerçekleştirecek yatırımcıların karar verirken baktığı en temel şey petrol fiyatları. Yani, petrol fiyatları bu şekilde düşük kalmaya devam ederse ABD’li yatırımcılar ve iş insanları yeni kaya gazı teknolojisi yatırımları konusunda çok daha yavaş davranacak, bunun sonucunda ise ABD küresel petrol  arenasında istediği oranda bir güç sahibi olamayacak. Şimdi, ilk sorumuza tekrar dönelim. OPEC neden petrol fiyatlarını yükseltme imkanı varken fiyatları belki de daha da düşürecek olan hamleyi yaptı? Cevabı siz verin.

İlginç bir noktaya daha değinelim. Petrol fiyatlarının düşük kalması ABD’nin hem lehine hem de aleyhine. Aleyhine olan kısmı biliyoruz. Peki neden lehine? Küresel sistemde ABD’nin en önemli rakiplerinden biri bildiğiniz gibi Rusya. Rusya ise petrol gelirlerine bağımlı olan bir ülke. Yani, petrol fiyatlarının düşük olması Rusya’ya ciddi olarak zarar veriyor. Rus Rublesi bu süreçte ciddi bir şekilde değer kaybetti, Rus ekonomisi ciddi bir durgunluk tehdidi altında. Sözün özü, düşük petrol fiyatı demek Rusya’nın gücünün azalması demek. Bu ise tam olarak ABD’nin istediği bir durum.

Petrol fiyatlarının düşük olmasının ABD ekonomisine ve bağlantılı olarak Türkiye ekonomisine de etkisi var. Neden mi? ABD, petrol üreticisi olmasının yanında aynı zamanda dünyanın en büyük petrol tüketicisi. Petrol fiyatlarının düşmesi demek, ABD’de tüketim kanalıyla ekonominin canlanması demek. Zaten bu durumu Amerikan verilerinde de görmek mümkün. ABD ekonomisinin üçüncü çeyrek (Temmuz, Ağustos, Eylül) büyüme rakamları revize edildi. Önceki rakam yıllık %3,5 idi. Piyasa beklentileri verinin revize edilmesiyle %3,3 olacağı idi. Tam tersi oldu, yeni rakam %3,9 olarak açıklandı. Bunun yanında Ekim ayında ABD Tüketici Güven Endeksi beklentilerden yüksek gelerek 94,1 olarak açıklandı. Ayrıca, Çekirdek (gıda ve enerji hariç) Tüketim Harcaması Endeksi de Ekim ayında aylık ve yıllık bazda beklentileri aşarak sırasıyla %0,2 ve %1,6 düzeyinde gerçekleşti. Bu veriler ABD ekonomisinin giderek canlandığını gösteriyor. Kafa karıştırıcı veriler de gelmiyor değil. Örneğin Ekim ayında beklemedeki ev satışlarında artış beklenirken aylık %1,1 azaldı. Fakat genel eğilim canlanma yönünde. Yani, düşük petrol fiyatı demek, canlı ABD ekonomisi demek. Bu ise, FED ‘in (Amerikan Merkez Bankası) faizleri  daha yakın bir zamanda artırması demek. Bu ise Türkiye’nin de dahil olduğu gelişmekte olan ülkeler grubundan Amerikan Dolar’ının suyunu çekmesi demek. Yani, küresel ölçekte ABD Doları’nın çok daha fazla değer kazanması demek. Böyle bir durumun Türkiye’ye olası etkilerini zaten biliyorsunuz.

Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, petrol fiyatlarının düşük olmasının bir nedeni de Avrupa’daki durgun ekonomi. Durgun Avrupa ekonomisi demek, daha az petrol talebi demek. Daha az petrol talebi demek, daha düşük petrol fiyatı demek. Avrupa ekonomisinin durgunluğunu enflasyon rakamlarından da görmek mümkün. Euro Bölgesi’nde Kasım ayında yıllık enflasyon %0,3 düzeyinde gerçekleşti. Oldukça düşük bir rakam. Avrupa’da talebin hala durgun olduğunu gösteriyor. Euro Bölgesi Kasım ayı işsizlik oranı ise %11,5 oldu. Bu da oldukça yüksek bir rakam. Avrupa’nın durgun ekonomik durumunun devam etmesi, ülkemiz ekonomisini de yakından ilgilendiriyor. Bunu sadece bu hafta açıklanan bir veriden de görmek mümkün. Nasıl mı?

TÜİK’in  (Türkiye İstatistik Kurumu) açıkladığı verilere göre Ekim ayında ülkemizin aylık ihracatı 12,933 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Tehlike şurada: Yapılan bu ihracatın %44,2’si Avrupa ülkelerine yapılmış. Örneğin, Almanya’ya bir ayda 1,283 milyar dolar ihracat yapılmış. İngiltere’ye ve İtalya’ya ise sırasıyla 860 milyon dolar ve 566 milyon dolarlık ihracat yapılmış. Rakamlar çok büyük. Eğer Avrupa ekonomisi daha da durgunlaşırsa ülkemiz ekonomisinin ihracat tarafında ciddi sıkıntılar yaşanabilir. Ayrıca, petrol fiyatlarının düşük seyretmesine rağmen tüketici güveninde azalma var. TÜİK’in açıkladığı Tüketici Güven Endeksi Kasım ayında Ekim ayındaki 70,3 seviyesinden 68,7 seviyesine geriledi. Bu düzey, yılın en düşük düzeyi. TCMB’nin  (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) açıkladığı veriye göre de imalat sanayi kapasite kullanım oranı Kasım ayında geçen yılın aynı ayına göre 1,1 puan azalarak %74,5 oldu. Bu durumda şu soruyu sormak gerekir: Petrol fiyatları tekrar yükselişe geçerse bu değişkenler nasıl hareket eder? Cevabı zamana ve size bırakıyorum.

Anlatmaya çalıştığım gibi, ülkemizin de dahil olduğu küresel ekonomi tam bir bütünsellik içerisinde. Bir noktadaki değişken, bambaşka noktaların nedeni veya sonucu olabiliyor. Bizlere düşen, sağlıklı analizler yapıp bütünselliğin farkına varabilmek ve buna uygun çözümler üretebilmek. Herkese iyi hafta sonları.

Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi/danışmanlığı değildir.

Mail adreslerim utugberk@hotmail.com  utugberk@gmail.com

 

Okudunuz mu?

KÜRESEL KONJONKTÜR VE TÜRKİYE EKONOMİSİ

Tuğberk Çiloğlu Küresel ekonomide 2020 yılı başından beri etkili olan pandemi süreci, kendi içinde yaşadığı …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Translate »