Cuma , 27 Aralık 2024
En Son Yazılar

ÇİN ETKİSİ VE KÜRESEL EKONOMİ

Tuğberk Çiloğlu

Finansal piyasaların ve reel ekonominin küresel çapta birbirine ne kadar çok bağlı olduğunu gösteren gelişmeler yaşamaktayız. Çin’de yaşanan gelişmeler bunun önemli bir göstergesi niteliğinde. Gelin, Çin’de yaşanan son gelişmelerin küresel ekonomiyi nasıl etkilediğini analiz edelim.

Çin 1980’li yıllardan beri ihracat odaklı bir büyüme stratejisi uyguluyor. Bu stratejide Çin’in en büyük avantajı bildiğiniz gibi ucuz işgücü. Fakat ihracat odaklı stratejinin başarıya ulaşması için Çin para birimi ‘Yuan’ın değerinin Çin otoriteleri tarafından düşük tutulması gerekiyordu ve bunu da uzun bir süre yaptılar, yani yuan çok uzun bir süre küresel çapta eksik değerlendi. Fakat bu durum bir süre sonra Çin için olumsuz sonuçlar doğurmaya başladı. Nasıl mı?

Çin’in ihracat odaklı ekonomik büyümesi kuşkusuz Çin ekonomisinin dünyadaki ağırlığını artırdı fakat yuanın Çin Merkez Bankası tarafından baskılanması Çin para birimine olan güveni sarstı.
Çin’in önemli amaçlarından biri de yuanın küresel bir rezerv para olması. Bildiğiniz gibi şu an Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) dört para biriminden oluşturduğu SDR sepetinde olan para birimleri küresel rezerv statüsünde. Bu para birimleri ABD doları, euro, İngiliz sterlini ve Japon yeni. Çin’in amacı yuanı da bu sepete ekleyebilmek. Fakat bunun için IMF’nin onayına ihtiyaçları var.

Çin’in ihracat odaklı stratejisinde karşılaştığı bir diğer sorun ise çevre. Çin’de karbondioksit salınımları yüksek sanayi üretimine bağlı olarak ciddi ölçülerde yükseldi. Bu durum Çin’de pek çok kentte temiz havanın maskesiz solunamayacak derecede kirlenmesine yol açtı. Bunun yanında gelir eşitsizliği de çok yüksek seviyelere çıktı.

Tüm bu nedenlerin etkisiyle Çin 2013 yılından beri ihracat odaklı stratejiden iç tüketim odaklı stratejiye geçmeye çalışıyordu. İç tüketim odaklı stratejinin çekirdek kuvveti ise hizmetler sektörü. Böylece Çin, hem hizmet sektöründe büyümeyle beraber istihdam kalitesini ve gelir adaletini artıracaktı, hem de daha az karbondioksit salınımı ile çevre kirliliğinin çözümünde aşama kaydetmiş olacaktı. Ayrıca, iç tüketim odaklı stratejiye geçildiğine göre para birimi yuanın eksik değerlenmesine de gerek kalmayacaktı. Böylece yuan Çin Merkez Bankası’nın müdahalesinden kurtulduğu için de uluslararası rezerv para olma yolunda önemli bir ilerleme kaydetmiş olacaktı.

Fakat işler Çin’in istediği gibi gitmedi. Küresel ekonomideki dalgalanmalar strateji değişikliğindeki Çin’i hazırlıksız yakaladı. Çin ekonomisinin büyüme oranları hızlı bir şekilde düşmeye başladı. Avrupa ekonomisindeki durgunluğun da etkisiyle Çin’in yaptığı ihracatta ciddi gerilemeler görüldü. Bardağı taşıran son damla, Temmuz ayında Çin’in yaptığı ihracatın 2014 Temmuz’una göre %8,3 düştüğünü gösteren veri oldu. Strateji değişikliği nedeniyle bir süredir değerlenen yuan ihracattaki bu düşüşün baş sorumlularından biri idi. Çin’in reel efektif kur endeksinin bir süredir oldukça yüksek seviyelere çıkmış olması da (yani yuanın değerlenmesi) bu durumun bir kanıtıydı.

Tüm bunların ardından son günlerde Çin Merkez Bankası art arda devalüasyonlara gitti, yuanın değerini düşürdü. Bu durum tekrar eski stratejiye dönüş anlamına mı geliyor? Henüz bilmiyoruz. Fakat şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki yuan devalüasyonunun küresel ekonomide ciddi yansımaları oldu. Piyasalar bu durumu ilk önce sadece Çin’i ilgilendiren bir durum olarak algıladı. Bu algılamanın kanıtı altın fiyatlarının devalüasyon haberlerinden hemen sonra düşmesi oldu. Çünkü yuan, ABD dolarına karşı da değer kaybetmişti. Bildiğiniz gibi dolar değerlendiğinde altın fiyatları düşme eğiliminde olur. Fakat bir süre sonra bu devalüasyonun küresel bir kur savaşı (ülkelerin dış ticarette rekabet üstünlüğü kazanmak için art arda kendi para birimlerini devalüe etmeleri) başlatabileceği algısı oluşmaya başladı. Bu algıya göre ABD, Çin’e karşı rekabet gücünü kaybetmemek için faiz artırımıyla doların yuana karşı daha fazla değer kazanmasını istemeyebilirdi. Yani Amerikan Merkez Bankası (FED) faiz artırımını erteleyebilirdi. İşte bu algılamanın etkisiyle altın fiyatlarında tekrar bir yükseliş görüldü.

Peki, Çin’in yaptığı bu devalüasyonun küresel ekonomiye ne gibi etkileri olur? İlk etkisi küresel emtia fiyatlarının düşmesi olacaktır. Neden mi? Çin dünyanın en büyük emtia tüketicilerinden. Çin devalüasyon yaptıktan sonra bu emtiaları (petrol, bakır, demir, kalay vb.) satın almak Çin için daha çok maliyetli olacak. Yani Çin’in ithalat maliyetleri artacak. Çin’in ithalat maliyetlerinin artması Çin için bir miktar iyi olacaktır çünkü Çin’in enflasyonu istenilen düzeyden aşağıda ve Çin’de üretici fiyatları son açıklanan veriye göre kırk aydır sürekli düşüyor. Fakat bu durum küresel ekonominin Çin’e daha az emtia ihracatı yapacağı anlamına geliyor, yani Çin daha az emtia tüketecek. Bu durum da emtia fiyatlarının düşmesine neden olabilir. Ayrıca, küresel olarak Çin’e ihracat yapan ülkeler de daha az ihracat yapacakları için daha az hammadde tüketecekler. Yani bu durum küresel çapta deflasyonist eğilimlere yol açabilir.

Peki, bu deflasyonist eğilimler küresel merkez bankalarının vereceği kararları hangi yönde etkileyebilir? Bildiğiniz gibi piyasanın bir süredir beklentisi Eylül ayında FED’ den bir faiz artırımı geleceği yönünde. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Çin’in bu kararı FED’in faiz artırımını ertelemesine neden olur mu? Bunu şimdilik bilmiyoruz fakat genel eğilim Eylül ayında olmasa bile bu yıl bitmeden FED’ den bir faiz artırımı geleceği yönünde. Peki, bu sonuca nereden ulaşıyoruz? FED başkanı Yellen’ın konuşmalarında vurguladığı noktalardan biri piyasaların ilk faiz artırımına aşırı önem vermesi. Yellen bu durumdan rahatsız. Çünkü Yellen’a göre faiz artırımı kademeli ve verilere bağlı bir şekilde olacağı için ilk faiz artırımının ne zaman olacağı çok fazla önemli değil. Örneğin, Eylül ayında faiz artırıldıktan sonra altı ay boyunca hiç faiz artırımı yapılmayabilir. Bu da bir seçenek. Ayrıca ABD ekonomisi iç taleple büyüyen bir ekonomi. Dış ticaretin ABD ekonomisi içindeki payı hayati derecede önemli değil. Yani, ABD doları bir süre aşırı değerlense bile bunun sonucu olan ihracattaki zayıflığı ABD ekonomisi uzunca bir süre tolere edebilir.

Çin’in yaptığı devalüasyonun Avrupa ekonomisine yapacağı etki de oldukça önemli. Avrupa, bu durumdan hem dış ticaret hem de fiyatlar genel seviyesi kanalıyla etkilenebilir. Çin’in önemli ticaret ortaklarından olan Avrupa ülkelerinin Çin’e olan ihracatlarının azalması Avrupa ekonomisini olumsuz yönde etkileyebilir. Ayrıca emtia fiyatlarındaki düşüş Avrupa’da tekrar bir deflasyonist eğilim başlatırsa en az Eylül 2016’ya kadar sürmesi beklenen Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) yaptığı parasal genişleme uzayabilir. Küresel ekonomide şu sıralar çok fazla konuşulmasa da Avrupa kaynaklı bir finans krizinin de temelleri bu sıralar atılıyor olabilir. Çünkü, hatırlayacak olursak Çin’deki borsa balonu, Çin’in strateji değişikliği sırasında düşen büyüme oranlarına rağmen Çin Merkez Bankası’nın yaptığı parasal genişlemeler sonucunda Çin borsalarındaki fiyatların olması gereken seviyelerin çok üstüne çıktığı için oluşmuştu. Benzer bir balon önümüzdeki yıllarda Avrupa borsalarında da oluşabilir. Durgun Avrupa ekonomisi ECB’nin parasal genişlemesiyle birleşince Avrupa borsalarında tehlikeli fiyatlamalar oluşabilir. ECB’nin Eylül 2016’da parasal genişlemeyi bitirip bitirmeyeceği bu bağlamda oldukça önemli.

Çin’in aldığı bu kararın Türkiye ekonomisine ne gibi etkileri olabilir? Türkiye’nin Çin’e çok fazla bir ihracatı yok. Yani Çin’e olan ihracatımız azalsa bile Türkiye bundan çok fazla etkilenmez. Kısa vadeli etki, FED’in Eylül ayında faiz artırımını ertelemesi koşuluyla pozitif olabilir. Eğer Eylül ayında faizler artmazsa Türkiye’ye olan yabancı sermaye akışları bundan olumlu etkilenebilir. Fakat orta ve uzun vadede küresel çapta Çin’e olan ihracat azalacağı için Avrupa bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Türkiye de Avrupa’ya daha az ihracat yapacağı için olumsuz etkilenecektir.

Küresel ekonomideki gelişmeler bu şekilde. Görüşmek üzere.

Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi/danışmanlığı değildir.

Mail adreslerim: utugberk@gmail.com utugberk@hotmail.com

Okudunuz mu?

KÜRESEL KONJONKTÜR VE TÜRKİYE EKONOMİSİ

Tuğberk Çiloğlu Küresel ekonomide 2020 yılı başından beri etkili olan pandemi süreci, kendi içinde yaşadığı …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Translate »