Uğur Yavuz
Küreselleşmenin en kısa tanımı Dünya’nın ”Global Bir Köy” haline gelmesidir. Küreselleşme olgusu farklı süreçler yaşayarak günümüze ulaşmıştır. İlk süreç merkantilizm etkisiyle yaşanmış ve sömürgecilikle sonuçlanmıştır. İkinci süreç sanayi devrimi ve onun doğurduğu hammadde gereksinimi ile yaşanmış olup sömürgecilik emperyalizme dönüşmüştür. Üçüncü evre ise çok uluslu şirketlerin doğması ile bir sonraki süreç ise teknolojik gelişmelerin etkisi ile yaşanmıştır. Son olarak 1991 yılında SSCB’nin yıkılması sonucu Batı’nın rakibinin kalmamasıyla yaşanmıştır. Küreselleşme, ülkeler arasındaki birçok alanda büyük değişimler ve etkileşimler meydana getirmiştir.
İlk olarak inceleyeceğim alan ekonominin küreselleşmesi, sonraki yazılarda ise kültürel ve politik anlamda küreselleşmeye yer vermeyi düşünüyorum.
Ekonomi bağlamında küreselleşme ile birlikte az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere kaynak transferleri gerçekleşmiş, ucuz kaynak arayışları neticesinde işçilerin çalışma koşulları kötüleşmiş, özellikle sermayenin serbestleşmesi sonucu reel sektörden finans sektörüne geçiş başlamıştır, ekonomik krizlerin etki alanının genişlemesi de küreselleşmenin bir sonucudur. Ancak ekonomik küreselleşmenin olumlu yanları da olmuştur: Az gelişmiş ülkelerdeki tasarruf sorunu nedeniyle söz konusu ülkeler için büyümenin finansmanı sağlanmış, insanların daha fazla tüketim yapması sonucu refah yükselmiş ve küresel piyasalardaki rekabet sonucu fiyatların düşüşü gibi olumlu etkileri de olmuştur.
Küreselleşme olgusu 20.yüzyılda önemli hale gelmesine rağmen, merkantilizm döneminden itibaren başladığı söylenebilir. Merkantilizm döneminden itibaren sermaye birikiminin oluşması ticari kapitalizmi doğurmuş, ticari kapitalizm ise sanayileşmenin gelişmesine ve sanayi kapitalizmin oluşmasına neden olmuştur.
Ekonomik küreselleşme: mal ve hizmetlerin ulusal piyasalardan uluslararası piyasalarda serbestçe ticareti ve sermaye hareketleri üzerindeki idari ve hukuki engellerin kaldırılması olarak tanımlayabiliriz.
Ekonomi bağlamında küreselleşme sürecinde önemli etkenler vardır. Teknolojideki gelişmelere bağlı olarak bilgi ve iletişim maliyetlerindeki hızlı düşüş, küresel firmaların sınır ötesi satış yapmaları ve ucuz kaynak arayışları, uluslararası kuruluşların (GATT, WTO, WB, IMF) ticareti ve sermayeyi serbestleştirme çabaları bu süreci etkileyen ve hızlandıran önemli unsurlar olmuştur. Küreselleşme süreci ilerlerken bunun iktisadi etkileri hiç kuşkusuz aynı oranda olmamıştır. Bu sürece dahil olan kurumlar, kuruluşlar ve uluslar, güçleri ve imkanları ölçüsünde olumlu veya olumsuz etkilenmişlerdir.
Küreselleşen ekonominin iki boyutu vardır. İlk boyutu üretimin küreselleşmesi ikinci boyutu ise finansın küreselleşmesidir, bu iki olgu arasında bağımlılık ilişkisi söz konusudur, ancak bu bağımlılığın yönü ve şiddeti içinde bulunulan şartlara göre değişebilir.
Üretimin küreselleşmesi, bir mal ve hizmet üretilirken maliyet ve pazar avantajları elde etmek amacıyla üretimin bir bölümünün veya tamamının diğer ülkelere taşınması olarak açıklayabiliriz. Üretimin küreselleşmesi bazı ülkelere veya firmalara avantajlar sağlarken, üretim yapılan ülke insanına birçok zararlar da vermektedir. Emeğin hak ettiği ücreti alamaması veya gayri ahlaki şekilde çalıştırılması, üretim yapılan ülke mallarının rekabet edememesi sonucu satılamaması bir süre sonra söz konusu ülkenin daha az gelir elde etmesi sonucunu doğuracaktır. Sürecin devamında ise toplumda gelir dağılımda bozulmalar, insani yaşam standartlarında kötüleşme ve sonunda sosyal refah sağlanamayarak toplumun ahlaki değerlerinde bozulmalar meydana gelmektedir.
Finansın küreselleşmesi ise, kısaca bilgi teknolojilerindeki gelişmelerin etkisi ile fonların hızlı bir şekilde serbestçe dolaşımıdır. Finansın küreselleşmesinde Bretton Woods sisteminin çökmesi, serbestleşme hareketleri, bazı ülkelerdeki ödemeler bilançosu dengesizlikleri süreci etkileyen önemli unsurlar olmuştur.
Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin büyüme ve kalkınmaları için finansman gereklidir, ancak bu ülkelerde kişi başına düşen milli gelir alt seviyelerde olduğu için buna bağlı olarak tasarruf oranı da çok düşük seviyelerdedir. Finansal küreselleşme sürecinde fon arz ve talebi büyük ölçüde dengeye gelmektedir, söz konusu ülkelerin finansman ihtiyacı büyük ölçüde sermaye fazlası olan gelişmiş ülkeler aracılığıyla karşılanıyor. İlk bakıldığında güzel bir tablo çizilmiş görünse de alınan krediler rasyonel bir şekilde kullanılmamış, verimli yatırıma yönelmemiş ise borçların geri ödenmesi noktasında sorun yaşanıyor. Bir süre sonra yükselen borçluluk oranı krizi kaçınılmaz kılmakta, devamında ise işsizlik oranının yükselmesi, gelir düzeyinin düşmesi, gelir dağılımının bozulması gibi iktisadi sonuçlar toplumsal bir takım sorunlara neden oluyor.
Yapılan araştırmalar göre; küreselleşme zengin ile yoksul arasındaki uçurumu arttırmıştır. 1960 yılında dünyanın en zengin % 20’si ile en yoksul % 20’si arasındaki gelir uçurumu 1/30 iken bu oran 1990 yılında 1/60’a 2000 yılında ise 1/75’ e yükselmiştir. Son yıllarda gelişmiş ülkelerdeki ücret seviyeleri ve yaşam standartlarında artış yaşanırken, az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde çok sayıda aile sosyal haklardan mahrum kalmış, ücretlerinde büyük düşüş yaşanmıştır.
Son zamanlardaki kur politikaları, uygulanan ambargolar söz konusu köyün ticaret hacmini ele geçirme çabaları olarak görülebilir. Rekabetin farklı bir boyut aldığı bu süreçte temennim Türkiye’nin bu süreçten pozitif ayrışması ve toplumumuzun daha iyi yaşama koşullarına kavuşmasıdır.
Herkese mutlu ve başarılı yıllar diliyorum.